21 Ağustos 2011 Pazar

İç Sıkıntısı, Göç Sıkıntısı

















Son zamanlarda bir iç sıkıntısı aldı başını gidiyor. Haberler üst üste geldi. Dost kuşlar göç ediyormuş. Kimi hemen bir dal öteye, kimi uzağa, kimi çok uzağa... Her mevsim geçici ve nöbetleşe kaybolan, savaşan şahinleri de katınca kaybım bir anda arttı.

Bazısını uzun zaman göremeyeceğim, bazısını -söylemek bile zor geliyor- bir daha görür müyüm bilmem. Her dost vedasının fonunda "Elbet bir gün buluşacağız" çalar, ama -doğruya doğru- teybi kapatınca şarkıyı hatırlayan pek çıkmaz.

"Neyi kaybettin?" derseniz, kalkıp da "Alın işte her güne şu kadar muhabbet, bu kadar kahkaham eksik" diye tutup ölçecek bir mezuram yok. Hem bazısıyla oturup iki lafın belini kırmışlığımız bile yoktur. Beraber en fazla sabah selamlarını, iki bardak çayı, hadi olsun olsun bir mesai yemeğini paylaşmışızdır. Tabii buna karşılık, bazılarıyla da çokça vakit geçirdim. Herkesin içinde bir tek kişi tarafından anlaşılmanın güzelliğini de yaşadım onlarla, tam tersine herkes aynı anda gülerken duyulan "Ama ben anlamadım!?" nidasının sevimliliğini de... Onlarla geçen zaman hep değerliydi, hiç boşa harcanmadı.