24 Aralık 2014 Çarşamba

"O"nun günlüğüne mektuplar - 24 Aralık 2014

Kalbimin günbatısı, bu buz kesiği
bendeki lal, bu bendeki mıh,
söktüm senindir, sana bağışladım
ağaran saçımı, senindir, al.

Birhan Keskin

19 Kasım 2014 Çarşamba

Sevmiyormuşum

Artık bunu kendime itiraf etmenin zamanı geldi.
Onu sevmiyormuşum.

Başta her şey harika gözüküyordu. Uzaktan bile fark edilen bir güzelliği vardı. İster istemez ona doğru çekildiğimi hisseder; buna hem şaşırır hem de mutlu olurdum. Onu karşımda görünce heyecanlanır, muhabbetimize nereden başlayacağımı bilemezdim. Bir hevesle başladığımda ise zamanın nasıl geçtiğini unuturdum. Hoşuma gitmeyen yönleri de olurdu elbet, ama bunların üzerinde durmaz, sevdiğime odaklanırdım. Zorunlu ayrılık zamanı geldiğinde üzülür, bir sonraki karşılaşmamızı iple çekerdim.

Zaman içinde ona karşı duygularımın değiştiğini hissettim. Aslında o yıllardır değişmemişti. Kimileri için bu iyi bir şeydi, ama ben sanırım onun bana ayak uydurmasını, beğenmediğim yönlerini törpülemesini, ayıklayıp atmasını beklemiştim.

Sanki ben kendimi törpüleyebilmiş miydim?

Bir süredir eski tadı alamıyorum. Buluşmalarımız zoraki. Düşündükçe kendimi suçluyorum. Ta en başından beri, göz göre göre kendimi kandırmışım. Sırf etrafımdakiler güzel buluyor diye sevmişim, ya da sevdiğimi sanmışım. Sevmiyormuşum.

Artık bunu kendime itiraf etmenin zamanı geldi.
Ben aşureyi sevmiyormuşum.

28 Ekim 2014 Salı

Zor Soru

Birkaç gün önce çarşıda işlerimi hallettikten sonra eve dönmeye karar verdim. Dönüş yolundayken para çekmem gerektiğini hatırlayıp ileride gördüğüm ATM’lere doğru yöneldim. Yan yana duran iki ATM’den birini seçerek sıraya girdim. Önümdeki kadın makinede işlem yaparken solumdaki sıranın başında diğer makineyi kullanan genç bir anne ve yanındaki küçük kızına gözüm takıldı. Anne anlamaz gözlerle ekrana bakıyor, çeşitli tuşlara deneme amaçlı basıyor; minik kız ise bir süredir beklemekte olduğunu belli eden bir sıkılmışlıkla etrafını inceliyordu. Kız kendi halinde mırıldanmaya, el çırpmalarına, birkaç adım uzaklaşıp geri dönmeye kısa bir zaman daha devam etti. Ancak sonunda epey sıkıldığından, ya da belki o anda kendi kurduğu dünyaya annesini de katmak için, ona aniden şu soruyu sordu:

- Anne, büyüyünce ne olmak istiyordun sen?

Soruyu duyunca birden irkildim. Sınıfta öğretmen zor soruyu bana değil de bir başkasına sormuşçasına rahatladım. Küçük kızın sorduğu, hayat bilgisinin, cevaplanması en zor sorularından biriydi. Çocukken verilen umutlu, kısa cevaplar; hayal kırıklıklarıyla dolu, mutsuz ve sıradan yılların ardından hüzünlü paragraflara dönüşür. Annenin kendi paragraflarını önceden hazırlamadığı belliydi. Cevabı sadece geçiştirmek içindi:

- Kızım iki dakika susar mısın? Kafamı karıştırıyorsun.

Kafasını karıştıracağını düşündüğü bu soru aslında zihnini berraklaştıracak tek soru olabilirdi. Ama o anda sıradan bir ebeveyn cevabıyla kızını susturmayı tercih etti. Hayatında sıradanlığa bolca yer açtığı anlaşılıyordu. Sıradan bir günde, sıradan bir yoldan yürüyüp, sıradan bir ATM işlemi yapmak istemişti sadece. Onda da işler umduğu gibi gitmiyordu. Sıradakileri daha fazla bekletmemek için, belki de kızından farklı sorular gelmesin diye, arkasındaki genç kıza dönüp sordu:

- Pardon bu işlemi yapmayı biliyor musunuz? Kendi hesabıma para yatıracağım, yatıramıyorum.

Böylece başlangıçta diyaloğundan kopuk gözüken bu sahne, son cümleyle anlam kazanıyordu. Kadın hayatı boyunca kendine hiç yatırım yapmamıştı.

11 Eylül 2014 Perşembe

"O"nun günlüğüne mektuplar - 11 Eylül 2014

Gitmek sadece gideni kurtarıyor, diye düşündüm, gidişin aklıma geldiğinde. Kalan bir şekilde mutlaka zarar görüyor. Belki bu yüzden ben hiç gidemedim, kaldım, bekledim.

Ben bu zamana kadar seni çok defa bekledim. Yıldızlara bakarken bekledim, uyumaya çalışırken bekledim, metroda bekledim, yolda yürürken bekledim. Mesaj attığımda bekledim, atamadığımda da bekledim.

Şimdi çağırsan gelip havaalanında da beklerim. Sen veda edersin, ben başımı sallarım. Ağzımı açsam ne diyebilirim? O yüzden açmam, dimdik dururum karşında. Arkanı dönersin, gözden kaybolursun. Uçaklar kalkar, uçaklar iner. İyice beklerim. Gelmezsin, gidişine ikna olurum. Uçaklar kalkar, uçaklar iner. Birkaçı bana tam da yürek bölgesinden çarpar. Benim 11 Eylül'üm de böyle olur.