16 Mayıs 2011 Pazartesi

"O"nun günlüğüne mektuplar - 16 Mayıs 2011

Doğumgünün... Doğumgünlerin beni hüzünlendiriyor, beraber olmadığımız, olamadığımız günlere çok önemli bir tanesi ekleniyor. Günbegün kırıntılarını düşürdüğüm umudumdan, büyük parçalar kopuyor böyle günlerde. Çünkü umut fakirin ekmeği değil yalnız, sevdalının da ekmeği.

10 Mayıs 2011 Salı

Çaput


Köyün en bakımsız ağacıydı. Evlerin bile terk ettiği bir tepede, tek başına durur, manzarayı seyrederdi. Büyük şehirlerin yalnız yaşlıları gibi, uzakta gördüğü çocukların gelip de kendi yanında neşeyle oynamalarını nasıl da beklerdi. Bazen gerçekten gelirlerdi, kimi annesinin elinden tutup, kimi kaçan topunun peşinden koşarak. İşte o zaman bir bayram sabahı mutluluğu yerleşirdi ihtiyar gövdesine.

Sair günlerde kendini en özel hissettiği zamanlar, misafirlerini ağırladığı anlardı. Misafirleri her daim sessiz ve çekingen olurdu. Ellerinde renkli kumaş parçaları ve bezlerle usulca yaklaşır; göz ucuyla, adeta dikkat çekmemeye çalışarak, uzanabilecekleri bir dal parçası arar; buldukları ilk dala bezi bağlayıp başları öne eğik mırıldanmaya başlarlardı. Bazen fısıltıları gözyaşlarıyla ıslanıp toprağa karışırdı; o zaman acıyı köklerinde hissederdi bu ihtiyar sırdaş.

Üzerine düğümlü kumaşlarla rengarenk bir elbise giymiş gibiydi. Her bir renk farklı bir haykırışı temsil ediyordu sanki: Bereketli hasatların sarısı, imkansız sevdaların kırmızısı; gurbette kalan asker yeşili, hasretle beklenen evlat mavisi... Kimi hayaller de bu bezler gibi sonradan solmuş olsa da, kimse bu adetten vazgeçmezdi. Bazıları kimseyle paylaşmadan gelir ona anlatırdı tüm sıkıntısını. O da sabırla dinlerdi herkesi. Doğası gereği artık meyve vermeyeli uzun zaman olmuştu. Ama o, farklı farklı bedenlerde umut meyveleri büyütmenin yolunu keşfetmişti, onu en mutlu eden şey buydu.