31 Temmuz 2011 Pazar

Acemi Bir Aşçı
















Yüksek duvarların gerisinde iddialı kahkahalar duyuluyor. O an dünyanın en mutlu kişisi olduğunu ispatlamak istercesine iddialı... Yarınını garantiye almanın rahatlığıyla ağızdan çıkan neşeli ve ironik cümleler kulaklarda:

- Anı yaşayacaksın şekerim !

Ve duvarın öte yanında, gerçekten "an"ı yaşayan fakir bir genç. Ne geçmişi, ne geleceği; elde avuçta kalan son şeyi olan "an"larıyla yaşayan genç. Sorsan söyleyemeyeceği geçmişi, sorsan "bilmem ki" diyip dudak bükeceği geleceğini yolun kenarına atalı çok olmuş. Artık yolculuğun tek amacı, "an"ları sağ salim yan yana dizmek, kendi yaptığı bu "hayat tespihi"ni her çektiğinde "ya sabır" demek... "Ya sabır, bu günler de geçer inşallah!"

Bu gözler böyle dengesiz duran çok tahterevalli gördü bu zamana dek.

Tepede duran güneşin sıcak bir tavaya çevirdiği otobanda, sıkışıp duran arabaların egzozlarını soluyan küçücük çocuğun, o sıcakta sattığı sulardan birini bile açıp içememesini de gördü bu gözler; yalnızca bir jip camı uzaklığındaki yaşıtının, elindeki yeni elektronik oyuncağıyla bağırış çağırış oynamasını da...

Hastalıkların biri bitip diğeri başlar ve bazı insanlar hastaneyi yeni evleri kabul ederken, aynı koridorlarda başka insanların, sadece güzelliklerinin birkaç yıl daha toplumca onaylanması amacıyla yürümesini de gördü.

Evet, bu gözler -maalesef- böyle çok kırık terazi gördü.

Hayat adil değil. Hem de hiç adil değil. İnsan eliyle yaratılmış bütün sistemler gibi zalimce. Ama ben bunun değişebileceğine inandığım (inanmak istediğim) için, adaleti kuramamasını hayatın zalimliğine değil acemiliğine veriyorum. Öyle ki, bu kadar çok insana nasıl adalet götüreceğini bilemeyecek kadar acemi. Adeta acemi bir aşçıdır hayat, hepimize aynı yemeği sunamaz. Kimine acısını gereğinden fazla koyar, bittiğinde yalnızca acılar hatırlanır. Kimine ise şekeri bol gelir, ama sanmayın ki çok tatlı yapınca güzel olur yemek. Zaten en tatlı yemeğinde bile bir miktar acı vardır, iştah açmak için; yoksa nasıl hızla yiyip bitirirdik bu ömrü, küçük huysuz çocuklar gibi yüzümüzü ekşitip tabağı kendimizden uzaklaştırmadan?

Velhasıl, önüne yenebilecek kıvamda yemek gelenlere selam olsun. Düşündüğünüz gibi olmamışsa, sevdiğiniz baharatlardan ekleyin keyfinizce. Ama ne olur şikayet etmeden yiyin şunu. Şükredin, bu hayatı karnınız tok bitireceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder